TR

Hisarcıklıoğlu, küresel sistemdeki ‘likidite, pazar ve enerji’ değişimleri konusunda uyardı (10.03.2014)

TOBB ve ICC Türkiye Başkanı, ICC Yönetim Kurulu Üyesi M. Rifat Hisarcıklıoğlu, ICC Yönetim Kurulu’nun Türkiye programı kapsamında düzenlenen “Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye Paneli”nde yaptığı konuşmada küresel sistemdeki önemli değişimlere karşı hazırlıklı olmak gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Hisarcıklıoğlu küresel anlamda likidite azalmasına, ABD öncülüğünde devam eden yeni bir pazar oluşturulma çabalarına ve küresel enerji haritasındaki değişimlere dikkat çekti.

 

​ TOBB ve ICC Türkiye Başkanı, ICC Yönetim Kurulu Üyesi M. Rifat Hisarcıklıoğlu, ICC Başkanı ve McGraw Hill Yönetim Kurulu Başkanı Harold McGraw, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın açılış konuşmalarını yaptığı panelde ICC Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Isparta Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şükrü Başdeğirmen de (ITSO) hazır bulundu. 

Panelin oturum bölümünde ise Avustralya G20 Sherpası Robert Milliner, ICC Genel Sekreteri Jean Guy Carrier, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen ve Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı birer sunum yaptılar.

 M. Rifat Hisarcıklıoğlu panelin açılışında yaptığı konuşmada, dünyanın en büyük iş dünyası örgütü olan, Milletlerarası Ticaret Odası ICC’nin 2014’teki ilk Yönetim Kurulu toplantısını Ankara’da gerçekleştirdiklerine işaret ederek, ICC’nin tarihi ve yapısı hakkında bilgi verdi. Hisarcıklıoğlu, “ICC’yi 1919’da bir grup girişimci 1. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmak için kurdu. Amaçları ortaktı: dünyaya refah getirmek.

 Kendilerine “barış tacirleri” diyen bu grup, küresel çatışmalarla sarsılan 20. yüzyıl dünyasında, büyük bir risk alarak, uluslararası bir örgüt kurdular. Bu öyle büyük bir risk ki; dünya genelinde bugünkü gibi küresel ticareti, yatırımı, finansal ilişkileri düzenleyen bir sistem yok. Hatta o dönemde, daha doğru düzgün işleyen bir uluslararası örgüt bile yok.

 Barış tacirleri herkesin ayrı telden çaldığı, herkesin birbirine husumet beslediği bir dünyada, farklı ülkelerden özel sektör temsilcilerini bir çatı altında topladılar.

 Amaç belli: Dünyada huzuru sağlamak, huzur ile birlikte daha fazla ticaret yapmak ve Artan ticaret ile topluma refah getirmek. Zamanla ICC dünyada ticaretin artırılması ve ticaretin önündeki engellerin kaldırılması için referans kurum haline geldi.

130 ülkede milli komiteleri ile 6,5 milyon işletme, oda ve derneğin üyesi olduğu, dünyanın en büyük iş örgütü haline geldi.

ICC uzun yıllardır ticaretin gelişimi için gönüllü olarak uyulabilecek kurallar ve yol haritaları hazırlıyor” diye konuştu.

 -Küresel sistemdeki 3 önemli değişim

 Dünyanın önemli bir süreçten geçtiğine değinen Hisarcıklıoğlu küresel sistemdeki 3 önemli değişime karşı hazırlıklı olmak gerektiğini belirtti.

 Öncelikle, önümüzdeki dönemde yeni bir küresel iktisadi ortamın ortaya çıkacağını anlatan Hisarcıklıoğlu, küresel kriz öncesinde ve küresel kriz sonrasında görülen parasal genişleme dönemindeki bol likidite dönemin sona erdiğini ifade etti.

 Eskisi gibi, rahat ve ucuz borçlanma imkânlarının azaldığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, “Hem şirketlerimiz, hem de vatandaşlarımız artık daha tedbirli ve temkinli hareket etmek zorunda. Hükümetler ve özel sektör olarak, bu yeni ortama nasıl uyum sağlayacağımıza ve büyüme-istihdam-refah artışı dengesini nasıl koruyacağımıza odaklanmak zorundayız” dedi.

 Değişime zorlayan ikinci konunun ise küresel ticaret ve yatırımlarda yaşanan yeniden yapılanmalar olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, “Dünyada bölgeselleşme hız kazanıyor. Bunda da öncülüğü ABD yapıyor. Önce pasifik ülkeleri ile Trans-pasifik Ortaklık Anlaşması başlatıldı. Burada ABD, Japonya, Kore, Kanada, Avustralya, Malezya, Meksika gibi önemli ülkeler bulunuyordu. ABD geçen sene de AB ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı girişimine hız verdi” ifadesini kullandı.

 Bu iki girişimin önemi üzerinde duran Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: “Birincisi Dünya Ticaret Örgütü’nün dünya çapında uygulamaya çalıştığı ticaretin serbestleştirilmesi görüşmelerine bir alternatif çıkıyor. Bu iki girişim, birlikte dünya ekonomik gücünün üçte ikisine denk geliyor. Bu da sadece ticareti ve yatırımları değil, üretim standartlarını belirleme konusunda da büyük bir güç elde etmelerini sağlıyor. Size bir örnek vereyim. Şu an bizim ürettiğimiz ürünler 220 volt’a göre dizayn ediliyor. Eğer bunlar 110 volt’u benimserse, tüm üretim kapasitemizi yeniden yapılandırmamız gerekecek. Bir başka deyişle, bu yeni küresel sistemin içinde olanlar ile dışarda kalanlar arasında ciddi bir makas açılacak.”

-Küresel enerji haritası değişiyor

Küresel değişim konusundaki üçüncü önemli konunun da küresel enerji haritasıyla ilgili olduğunu bildiren Hisarcıklıoğlu, “ABD başta olmak üzere bir çok enerji bağımlısı ülke kaya gazı üretimiyle kendine yeter noktaya geldi. Örneğin, ABD dışardan 10 liraya aldığı gazı artık 3 liraya üretiyor.

Bu şu anlama geliyor. Son 20-30 yılda Amerika’dan Uzak Doğu’ya kayan imalat sanayi yavaş yavaş Amerika’ya geri dönmeye başlayacak. Enerji dengelerinin yeniden kurulduğu bu yeni ortamda, üretim ilişkileri de yeniden şekillenecek” diye konuştu.

TOBB ve ICC Türkiye Başkanı, ICC Yönetim Kurulu Üyesi M. Rifat Hisarcıklıoğlu, doğal olarak küresel ekonomideki bu değişim sürecinden Türkiye’nin de etkilendiğini söylerken, “İlk olarak, son aylarda finans akımlarındaki daralmanın etkilerini gördük. Ama diğer konulara da önümüzdeki dönemde kendimizi yeni ortama hazırlamamız gerekecek.  O yüzden TOBB olarak biz, hem küresel iş dünyasının liderleri olan ICC yönetimi ile hem de AB ve ABD’deki muadillerimiz nezdinde çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca, bugünkü gibi kamuoyuna bu süreçlerin içinde olmamızın önemini anlatıyoruz” diye konuştu.

Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu: “Küresel sorunları tek başımıza çözemeyiz. Dünya artık eskisi gibi değil, karmaşık küresel ekonomik yapı ortak eylemleri gerekli kılıyor. Bildiğiniz gibi dünyanın en büyük ekonomilerini bir araya getiren platform olan G20,  küresel büyümenin canlandırılması ve istihdamın artırılması maksadıyla ortak eylemler geliştiriyor.  Son 60 yıldır dünya ekonomisinin lokomotifi uluslararası ticaret. Bundan sonra da küresel kalkınma ticaret sayesinde devamlılığını sürdürecek.Bu noktada, uluslararası ticaretin gelişimi odaklı hareket eden ICC ile G20’nin birlikteliği büyük önem kazanıyor.”

-G20 hükümetleri altyapı için yatırımcı arayışında

 “Bakın ben iki hafta G20 toplantıları için Sayın Başbakan yardımcımız Ali Babacan ile Sidney’deydim. Altyapı yatırımları için iş dünyası liderleri ile hükümetler bir masa etrafında oturduk ve altyapı yatırımlarını nasıl artırırız diye konuştuk.  Çünkü bu konunun hayati bir önemi var. Küresel ekonominin 2030’a kadar 57 trilyon dolarlık altyapı yatırımına ihtiyacı var. Eğer önlem alınmazsa bu projelerin 20 trilyon dolarlık kısmı rafta kalacak.

Bunun da küresel büyümeyi yavaşlatmasından ve dünya çapında yaklaşık 160 ile 200 milyon kişinin bu yüzden işsiz kalmasından korkuluyor. İşte bu yüzden G20 hükümetleri resmen altyapı için yatırımcı arayışına girişmiş durumda.

İşte biz ICC olarak bu konularda çözümler geliştiriyoruz. ICC G20 Danışma Grubu ile G20 liderlerine iş dünyasının görüşlerini ve önerilerini başarıyla aktarıyoruz.”

TOBB olarak G20’nin iş dünyası ayağı olan B20’de 4 yıldır aktif rol üstlendiklerine vurgu yapan Hisarcıklıoğlu, 2015 yılında G20 dönem başkanlığının Türkiye’ye geçeceğini hatırlattı.

Bu sürece çok önem verdiklerini ve hazırlıkları tüm gayretleriyle sürdürdüklerini belirten Hisarcıklıoğlu, “Onun için Bakanlarımızın açılış konuşmaları ve ICC Başkanı Sayın McGraw’un sunumundan sonra G20 gündemine iş dünyası olarak nasıl katkı sağlayabileceğimizi tartışacağımız bir panel düzenleyeceğiz” ifadesini kullandı.

-ICC Başkanı McGraw

Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) ve McGraw Hill Financial Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Harold McGraw da konuşmasında, Türkiye'yi parlayan bir yıldız olarak nitelendirerek, "Bu bölgede hep bir takım gerilimler var ama yine de siz toplumunuza nasıl bakacağınızı, onlarla nasıl ilgileneceğinizi, ülkenizi nasıl büyüteceğinizi ve halkınızı nasıl koruyacağınızı çok güzel bir şekilde gösteriyorsunuz" ifadesini kullandı.

McGraw, ana tema konuşmacısı olarak katıldığı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve ICC Türkiye ev sahipliğinde gerçekleştirilen Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye panelinde, Türkiye'nin büyüme hikayesinin, bir çok alanda sağladığı liderlik ve rol sayesinde, dünyanın geri kalanı tarafından yakından takip edildiğini söyledi.

Türkiye'nin dünyada ve bölgesindeki önemine dikkati çeken McGraw, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye gerçekten de parlayan bir yıldız. Avrupa, Ortadoğu ve Afrika'nın tam ortasında bir yerdesiniz. Bu bölgede hep bir takım gerilimler var ama yine de siz toplumunuza nasıl bakacağınızı, onlarla nasıl ilgileneceğinizi, ülkenizi nasıl büyüteceğinizi ve halkınızı nasıl koruyacağınızı çok güzel bir şekilde gösteriyorsunuz. Öyle bir örnek ki bu, gerçekten dünyanın geri kalanı çok büyük bir dikkatle sizi takip ediyor."

McGraw, 30 yıl önce, ABD, AB ülkeleri ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin, dünya Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYH) yüzde 80'ini oluşturduğunu hatırlatarak, bu durumun, dünyanın çok hızlı büyümediği ve gelişmiş ülkelerin dünya büyümesiyle ilgili bütün fırsatları elinde bulundurduğu anlamına geldiğini kaydetti.

 Şimdi bu rakamın çok değiştiğine işaret eden McGraw, "Gelişmiş ülkelerin dünya genelinde GSYH içindeki payı şu anda ancak yüzde 50. Bir de bunu 2030 gibi daha uzak bir tarihe yansıtacak olursak bu yüzde 50, yüzde 30'a düşecek. Bu bize şunu anlatıyor, dünya artık çok hızlı bir şekilde büyüyor ve öyle bir hızda büyüyor ki gelişmiş ülkeler bu payda geride kalıyor. 2007-2008'de global mali kriz yaşanmıştı ve tabii ki bu durum gelişmiş ülkeleri mahvetti" şeklinde konuştu.

- "Ticaret gündemi küresel olarak hiç bu kadar önemli olmamıştı"

İlk amacının G20 ülkeleri için büyüme, ikincisinin de istihdam yaratılması olduğunu aktaran McGraw, "Dünyadaki işsizliğin durumunu, gençlerin işsizliğinin nasıl bir yıkıma yol açtığını biliyoruz. Dolayısıyla daha fazla istihdam yaratmalıyız, daha fazla insan için daha yüksek yaşam standartları istiyoruz" dedi.

McGraw, orta gelir sınıfını büyütmek ve geliştirmek istediklerini ve KOBİ'lerin de önemini anlayarak, onların sorunlarını çözmeleri gerektiğini belirterek, politikalarının her zaman bu hedeflere hizmet etmek olacağını dile getirdi.

Başbakan Yardımcı Ali Babacan'ın sıra dışı bir lider olduğunu söyleyen McGraw, "Babacan, Meksika G-20'ye ev sahipliği yaparken ticaret gündemini ortaya atan ve bunu çok güçlü bir şekilde savunan en önemli liderlerden biriydi. İşte böyle liderlere güvenmeliyiz" dedi.

12 ülke arasında gerçekleştirilecek olan "Trans-Pasifik Ortaklık" anlaşmasının 4 ay sonra sonuçlanacağını beirten McGraw, "Eğer Kore, Filipinler ve Endonezya'yı da bu ortaklığı da buraya dahil edebilirsek belki Çin'le ilgili bir sorunu çözebileceğiz. Ayrıca, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) da belki bir kaç ay sonra çözülecek. Ticaret gündemi küresel olarak hiç bu kadar önemli olmamıştı ve Türkiye'nin de bu durumun bir parçası olması gerekiyor" şeklinde konuştu.

Panelin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Harold McGraw, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye'nin konumuna ilişkin şunları söyledi:

"Mali kriz gelişmiş ülkeler arasında sarsıcı olurken, gelişmekte olan ülkelerin ön plana çıkmasına katkıda bulundu. Onlar açısından büyüme fırsatlarını daha da artırdı. Bu tabii ki düz bir denklem değil, bazıları bundan faydalandı, bazıları faydalanamadı. Türkiye bu konuda muhteşem bir örnek. Diğer gelişmekte olan piyasalara kıyasla Türkiye çok ileri bir düzeyde. Türkiye, büyümeyi sürdürüyor ve burada olup bitenden heyecanlanmamak elde değil. Yalnızca bulunduğunuz coğrafya içinde değil, sizler büyüyorsunuz kalkınıyorsunuz. AB'nin son iki ayda Türkiye'ye gösterdiği ilgi bile bunun işaretidir. O yüzden Türkiye çok pozitif gelişmelere gebe."

-Ekonomi Bakanı Zeybekci

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de konuşmasında, "Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam. Hem Türkiye'deki hem de uluslararası piyasalardaki oyuncuların bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde de küresel düzeyde Türkiye'ye olan güven devam edecektir" dedi

Zeybekci, küresel ekonominin, bir geçiş süreci içinde bulunduğunu belirterek, dünyanın en yoğun şekilde 2009 yılında hissedilen küresel krizin etkilerinden çıkmak ile ilgili olumlu belirtiler gösterdiğini kaydetti.

 Gelecek dönemin ihracatın niteliği konusunda da fırsatlar sunduğunu belirten Zeybekci, "Yüksek büyüme ile sürdürülebilir bir cari açığın, hatta dengeye doğru giden bir ödemeler dengesinin yollarını araştırıyoruz. Türkiye'de yüksek büyüme ve yüksek cari açığın bir arada yürüdüğü algısını kıracağız. Elbette, Türkiye'nin bir net hammadde ithalatçısı olduğu dikkate alındığında bu yönde bir dezavantajımız olduğu düşünülebilir ama ben bu dönemde ihracatımızda sadece nicelik değil nitelikte de bir sıçrama gerçekleştirerek, ihracatımızda ileri teknoloji ürünlerinin payını artırarak bunu başarabileceğine inanıyoruz" diye konuştu.

 

- "Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam"

Zeybekci, esasında ucuz paraya erişimin o kadar kolay olmadığı ve ihracata mecbur olunduğu bu yeni dönemin, Türkiye ekonomisinde yıllardır arzulanan ithalata aşırı bağımlı ekonomik büyüme sorununun da kalıcı olarak çözümü için uygun bir ortam oluşturacağına işaret ederek, "Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam. Hem Türkiye'deki hem de uluslararası piyasalardaki oyuncuların bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde de küresel düzeyde Türkiye'ye olan güven devam edecektir" şeklinde konuştu.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye'nin dış dünyadan kalıcı sermaye yatırımlarının önünü açmak için cesur adımlar atacağını belirtti.

Son dönemlerde rahatsızlık yaratmaya başlayan bir anlaşma haline gelmesinin en önemli nedenlerden birinin 3. taraflarla imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması olduğunu ifade eden Zeybekci, şunları söyledi:

"AB-ABD STA'sı (TTIP) ve Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) anlaşmaların Türkiye üzerine getireceği etkiler bizim tarafımızdan endişe ile karşılanmaktadır. AB'ye ihracatımız düzenli olarak artarken, genel ihracatımız içerisinde AB'nin payı ise azalmaktadır. 2002 yılında ihracatımız içindeki payı yüzde 56,6 olan AB'nin, ihracatımızdaki payı 2013'e gelindiğinde yüzde 41,5'e gerilemiştir. Türkiye olarak AB tam üyelik hedefini stratejik bir hedef olarak görüyoruz. Bu süreci önemsiyoruz. AB'ye tam üyelik müzakerelerinde bütün kurumlarımızda yaşanacak gelişmeyi önemsiyoruz. Görüşmelerin sonunda Türkiye'nin tam üye olup olmaması tam anlamıyla bir detaydır. Zaten tam üyelik müzakereleri bittiğinde en son kararı AB'nin birkaç ülkesi referanduma giderek halklarına soracaktır. Türkiye'nin AB standartlarını yakalaması bizim için son derece önemlidir."

Türkiye olarak G-20 platformunu son derece önemsediklerini ifade eden Zeybekci, şöyle devam etti:

"Türkiye olarak G-20 platformunu da son derece önemsiyoruz. G-20 platformunun ekonomik kriz döneminde son derece önemli hale geldi. 'G-20 üyesi ülkelerinin önümüzdeki ekonomik krizin biraz rahatlamasıyla öneminin kaybedeceğini' düşünenlerle aynı görüşte değiliz. Biz G-20 platformunun bir şans olduğunu ve önümüzdeki dönemde güçlü bir şekilde yer almaya devam edeceğini düşünüyoruz. Türkiye olarak başkanlığı alacağımız dönemde de çok büyük katkı sunacağız."

- Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı

 Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ise, Türkiye'nin zor ama fırsatlarla dolu bir coğrafyada yer aldığını belirterek, "Ülke olarak bölgemizde barışı, istikrarı, dayanışmayı ve demokrasiyi her zaman ve her zeminde savunuyoruz" dedi.

Yazıcı, konuşmasında, Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin değerlendirmeler yaptı.

Türkiye'nin coğrafi ve ekonomik avantajlarına değinen Yazıcı, "Türkiye, dört saatlik uçuş ile 50 ülke ve 1,5 milyar insana, 23 trilyon dolarlık bir pazara kolayca ulaşılabilecek bir imkan sunmaktadır. Türkiye aynı zamanda, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar gibi çalkantılı bir coğrafyanın ve dünyanın en önemli ticaret ve enerji hatlarının kesiştiği bir kavşak noktasında yer almaktadır. Bu anlamda, zor ama fırsatlarla dolu bir coğrafyada bulunuyoruz. Ülke olarak bölgemizde barışı, istikrarı, dayanışmayı ve demokrasiyi her zaman ve her zeminde savunuyoruz. Dünyanın herhangi bir yerindeki gerilim, esen hafif bir rüzgar, dünya genelinde bir fırtınaya dönüşebilmektedir. Yerel refahın, yani ülkelerde sağlanan ekonomik ve siyasi istikrarın varlığı aslında küresel refahın varlığına bağlıdır" ifadelerini kullandı.

Bakan Yazıcı, büyük daralmanın ardından küresel ticaretin yeniden toparlanma sürecine girdiğine işaret ederek, buna rağmen, ICC'nin özellikle Euro Alanı'ndaki krizden kaynaklı riskler nedeniyle 2013'e ilişkin dünya ticaretindeki büyüme beklentisini yüzde 3,3'e düşürdüğünü hatırlattı.

Teknoloji sayesinde ulaştırma ve iletişim maliyetlerinin azalmasının, bugünkü küresel ticaret sisteminin arkasındaki belirleyici gücü oluşturduğuna dikkati çeken Yazıcı, ticaretin hızını etkileyen bir diğer önemli mekanizmanın ise gümrükler olduğunu söyledi.

ICC'nin küresel ticaretin önemli bir aktörü olduğunu belirten Yazıcı, bu bağlamda ICC'nin iş dünyasının beklenti, talep ve ihtiyaçlarını en üst düzeyde hükümetlere ileten önemli bir organizasyon olduğunu söyledi.

Son küresel kriz döneminde de ICC'nin önemli işlere imza attığını hatırlatan Yazıcı, "Özellikle G-20 Londra zirvesi sonrası küresel finansal istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla kurulan G-20 Danışma Grubu ve B-20 İş Zirvesi çok önemli adımlardır. TOBB'un G-20 Danışma Grubu'nda yer almasını çok önemsiyoruz. Türkiye, küresel ekonomik sistemin bir parçasıdır. 2015'te Türkiye'nin G-20 Dönem Başkanlığı ile, bu sürecin daha da güçleneceğine inanıyoruz. Dünya ekonomisini 'takım oyunu' gibi düşünmek zorundayız. Gerilim ekonomisinden ziyade işbirliği ekonomisine gitmeliyiz. Bu işbirliğinin anahtarı da ticaret odalarıdır. Ticaret, kültür köprüleri kurmak, dünyaya, insanlığa hizmet etmek demektir" ifadelerini kullandı.

- Hazine Müsteşarı Çanakcı

Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı da, "Ultra gevşek para politikalarından çıkış sürecinin küresel ekonomiye en az hasar verecek şekilde nasıl başarılacağı önemli bir soru işareti olarak karşımızda duruyor" dedi.

İbrahim Çanakcı, G20'nin 1990'lı yıllarda yükselen ekonomilerde sıklıkla yaşanan krizlerin tekrarını önlemek ve küresel ekonomik istikrarı korumak amacıyla gelişmiş ülkeler ile sistemik öneme sahip gelişmekte olan ülkeleri bir araya getiren bir platform olarak oluşturulduğunu söyledi.

 Geçen süre içerisinde G20'nin önemli başarılar elde ettiğini belirten Çanakcı, G20 ülkelerinin iş birliği içinde attığı adımlar sayesinde 2008-2009 dönemindeki küresel krizin bir küresel çöküşe dönüşmesi engellendiğini ifade etti.

G20 önderliğinde finansal sektöre ilişkin kapsamlı düzenlemelerin hayata geçirildiğine değinen Çanakcı, G20'nin ekonomik ve finansal konuların yanı sıra ticaret, istihdam, kalkınma, enerji vergi ve yolsuzlukla mücadele gibi önemli başlıkları da gündemine aldığını ve bu alanlarda önemli ilerlemeler elde edilmesine katkı sağladığını dile getirdi.

Bugüne kadar elde edilen başarı ve kazanımlara rağmen küresel ekonomik finansal ve kalkınma gündeminin önünde halen önemli sorunlar bulunduğuna dikkati çeken Çanakcı, şunları kaydetti:

"Küresel ekonomi hala güçlü, sürdürülebilir ve dengeli bir büyüme patikasına kavuşturulmuş değil. Gelişmiş ekonomilerdeki yapısal sorunlar devam ediyor. Gelişmekte olan ekonomilerin mali piyasalarında son dönemde keskin dalgalanmalar yaşanıyor. Bu ekonomilerin gelecek döneme ilişkin büyüme görünümlerinde belirgin bir zayıflama söz konusu. İçinde yaşadığımız dönemde ABD'de, önümüzdeki dönemde diğer gelişmiş ülkelerde göreceğimiz ultra gevşek para politikalarından çıkış sürecinin küresel ekonomiye en az hasar verecek şekilde nasıl başarılacağı önemli bir soru işareti olarak karşımızda duruyor.

Önümüzdeki dönemde küresel ölçekte büyüme ve istihdamın artırılmasına, kırılganlıkların azaltılmasına ve politika koordinasyonunun güçlendirilmesine odaklanmak durumundayız. Bu alanda daha hızlı ilerleme için G20 ülkeleri olarak daha iddialı, somut ve ölçülebilir hedefler belirlememiz gerekiyor. Bu hedeflere ulaşmak için de G20 bünyesinde politika koordinasyonunu ve iş birliğini güçlendirecek daha etkin ve hesap verebilir mekanizmalar tesis etmemiz gerekiyor."

- "Türkiye olarak G20'de kapsayıcı büyüme ve istihdam konularına öncelik vereceğiz"

İbrahim Çanakcı, Avustralya dönem başkanlığının G20 gündemini bu çerçevede şekillendirmiş olmasından memnuniyet duyduklarını belirterek, Avustralya dönem başkanlığıyla beraber tekrar 2008 yılındaki iş birliği ruhuna dönüş gözlemlediklerini dile getirdi.

Türkiye'nin 1 Aralık 2013 tarihinden itibaren G20'nin temel yönlendirme mekanizması olan üçlü yapı troyka içinde yer aldığını anlatan Çanakçı, şöyle devam etti:

"Bu yılın 1 Aralık tarihi itibariyle dönem başkanlığını üstleneceğiz. Bu tarihi sorumluluğun bilincinde olarak dönem başkanlığımıza ilişkin çalışmalarımızı kapsamlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Dönem başkanlığımız yaklaştıkça önceliklerimizin neler olacağı konusu kamuoyunun ilgisini daha fazla çekiyor. Ancak biz iki nedenle önceliklerimizi konusunda bu aşamada net konuşmak için erken olduğunu değerlendiriyoruz. Birincisi, biz şu anda dönem başkanlığını yürüten Avustralya'nın kendi program ve önceliklerine saygı duyuyor ve küresel kamuoyunun ilgisini şu an için kendi önceliklerimiz üzerinde toplamak istemiyoruz.

İkinci olarak gündem belirleme sürecinin ilk aşamalarında olduğumuz için özellikle herhangi bir konuyu tümüyle dışarıda bırakmak veya belli bir konuya tümüyle kendimizi bağlamak istemiyoruz. Biz kendi gündemimize nihai şeklini verirken Avustralya'nın 2014 yılında gündeme aldığı konulardan bizim döneme aktarılacak hususları dikkate alacağız ve G20 içindeki devamlılığa özen göstereceğiz. Önceliklerimizi ilgili tüm paydaşlarla kapsamlı bir danışma ve iş birliği süreci içinde belirleyeceğiz."

 

TOBB ile ICC arasında G20 konusunda yakın bir işbirliği tesis edilmesini memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Çanakcı, Türkiye'nin G20 dönem başkanlığının sadece kamu kurumlarının bir sorumluluğu olmadığını, Türk iş dünyasının da G20 sürecine önemli katkılar sağlayacak bir potansiyele sahip olduğunu da sözlerine ekledi.